Hukukumuzda cebri icra türleri iki başlık altında incelenmektedir.
1.Külli İcra (İflas Takibi)
2.Cüzi İcra
Cüzi icrayı ilamsız icra ve ilamlı icra olarak ikiye ayırırız. İlamlı icrada borçlu sadece kendisine karşı ilam elde etmiş olan yani mahkeme kararı elde etmiş olan alacaklısına karşı sorumludur ve ilamda gösterilen borç kadar sorumludur.
Bu yazımızda sizlere ilamlı icraya ilişkin bilgiler verilecektir. Bu kapsamda önce ilam nedir sorusuna yanıt vermek gerekir.
İlam Nedir?
Mahkeme kararının her iki tarafa verilen suretidir. Bir hükmün ilamlı icraya konu edilebilmesi için kural olarak kesinleşmesine gerek yoktur.
İlamlı takibe müracaat edebilmek için elimizde bir ilamın olması gerekir. Ama ilam niteliğine haiz bazı belgeler de bulunmaktadır. Bu kapsamda mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bu maddedeki icra kefaletleri müteselsil kefalet hükmündedir. (İİK. madde 38)
İlamlı İcrada Yetkili İcra Müdürlüğü Neresidir?
İlamlı icrada yetki diye bir kavram yoktur. Herhangi bir icra dairesine müracaat ederek bu icra dairesinden ilamın icra edilmesini isteyebiliriz. Bu husus İİK md.34’te düzenlenmiş ve “İlamların icrası her icra dairesinden talep olunabilir. Alacaklı yerleşim yerini değiştirirse takibin yeni yerleşim yerini icra dairesine havalesini isteyebilir.” şeklinde belirtilmiştir.
İlamlı İcranın Başlaması
Bu kısmı sistematik olarak sıralamak gerekirse;
- Öncelikle bir takip talebinde bulunulması gerekir. Normal şartlarda bu takip talebine uygun olarak icra dairesi tarafından bir icra emri hazırlanması gerekmektedir. Ancak uygulamada bu icra emrinin de alacaklı tarafından hazırlanması durumu ile karşılaşılabilmektedir.
- Takip talebinde alacaklının kendi kimlik bilgisine, borçlunun kimlik bilgisine yer verilmesi ve ilamda hükmedilen şeyin açıkça gösterilmesi gerekir. Ancak ilamlı icradan söz edebilmemiz için ortada eda hükmünün olması gerekir. Tespit davasında elde edilmiş olan hükümler ilamlı icraya konu teşkil etmezler ama başka bir davada kesin delil oluştururlar.
- İlamlı icrada icra emrine borçlunun itiraz söz konusu değildir. Fakat İİK md.33,33/a’da gösterilmiş olan sebeplerle icra emrine muhalefet edebilmek mümkündür.
*Takip talebinde bir ilam eklenmemiş olmasına rağmen icra dairesi borçluya bir icra emri gönderirse borçlu, süresiz şikayetyoluna başvurabilecektir.
İlamın Zamanaşımına Uğraması
İlamın elde edildiği andan itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde icra edilmesi gerekir.10 yıl geçtikten sonra da ilam icra edilebilir borçlu taraf zamanaşımı definde (takibin geri bırakılması, durdurulması) bulunabilir.
Önemli bir not olarak belirtmek gerekir ki ayni haklar bakımından zamanaşımına uğrama durumu söz konusu değildir. Yani ayni haklar zamanaşımına uğraşamazlar. Eğer mahkemece verilen hüküm neticesinde tapuda bir değişiklik meydana geliyorsa bu durumda bir ayni davanın varlığından söz edilir. Ancak mahkemece verilen hüküm tapuda bir değişiklik meydana getirmiyorsa bu durumda şahsi dava söz konusudur ve ilam zamanaşımına uğrar.
İlamlı İcraya Başvurabilmek İçin Hükmün Kesinleşmiş Olması Kural Olarak Şart Değildir
Hükmün icrası için kesinleşmesi (kural olarak) şart olmamakla birlikte, hüküm aleyhine icra edilen taraf, hükmün icra edildiği icra dairesine müracaat ile icranın ertelenmesini isteyebilme imkanına sahiptir.
Eğer istinafa müracaat aşamasındaysa BAM’a, temyize müracaat aşamasındaysa Yargıtay’a icranın ertelenmesi (tehir-i icra)talebinde bulunulabilir. Fakat bunu isteyebilmemiz için öncesinde icra dairesinden bir süre(mehil) alınması gerekir.
Genellikle borçlu tarafın bir şirket olması durumunda icra dosyasına teminat sunularak mehil vesikası talebinde bulunulduğunu görmekteyiz. Özellikle mahkemece işçilik alacaklarına ilişkin olarak bir hüküm tesis edilmesi durumunda verilen bu hükmün takibe konu edilebilmesi için kesinleşme şartı aranmadığından söz konusu işçilik alacakları ilamlı takibe konu edilmekte ve şirketler tarafından da dosyaya teminat sunularak mehil vesikası alınıp takip durdurulmaktadır.
Peki mehil vesikası alınabilmesi için izlenmesi gereken prosedür nedir?
- Öncelikle tehir-i icra talepli olarak istinaf kanun yoluna başvurulduysa BAM’dan; temyize başvurulduysa Yargıtay’dan, tehir-i icra talepli olarak başvuruda bulunulduğuna ilişkin bir derkenar alınarak bu derkenarın icra dosyasına sunulması gerekmektedir.
- İcra dosyasında teminat miktarına esas olmak üzere ileriye dönük olarak 90 günlük olacak şekilde kapak hesabı yapılmalıdır.
- Yapılan kapak hesabı tutarında dosyaya teminat mektubu veyahut nakdi teminat sunulmalıdır.
- Eğer dosyaya sunulan teminat nakdi teminat ise bu durumda icra müdürlüğü tarafından yapılacak inceleme neticesinde herhangi bir eksiklik olmaması durumunda mehil vesikası düzenlenecektir. Ancak icra dosyasına teminat mektubu sunulduysa bu durumda karar merci İcra Hukuk Mahkemesi olacaktır. İcra dosyası, İcra Hukuk Mahkemesi’ne gönderilecek ve dosyaya sunulan teminat mektubuna ilişkin inceleme de mahkemece yapılacaktır. Mahkemece mehil vesikası verilmesi yönünde karar verilmesi halinde icra dairesi tarafından mehil vesikası düzenlenecektir. Mehil vesikası düzenlendikten sonra icra takibi de duracaktır.
Tehir-i icra talepli başvurulan mahkemece yapılan değerlendirmede talep yerinde görülürse tehir-i icra kararı verilir. Fakat bu kararın verilmiş olması esas hakkında yapılan incelemede borçlu lehine sonuçlanacağı anlamına gelmez. Borçlu haksız görüldüğü takdirde yatırılan teminat mektubu direkt olarak paraya çevrilir ve artık tekrar malların haczedilmesine gerek kalmaz.
-İlk derece mahkemesinin kararı istinaftan sonra farklı bir şekle bürünürse ilgili dosyada zaten tehir-i icra kararı varsa takip durmaya devam eder.
-Tehir-i icra talebinde bulunulmamışsa veya talepte bulunulmakla birlikte talep reddedilirse ve ilam icra edildikten sonra hüküm bozulursa bu durum iki ihtimalde değerlendirilir:
1. ihtimal: Henüz ilamlı takip devam ederken hüküm iptal edilmiş veya Yargıtay tarafından bozulmuşsa icra işlemleri durur. (md. 40)
2. ihtimal: İlam tamamen icra edildikten ve para alacaklıya ödendikten sonra Yargıtay hükmü bozar veya BAM hükmü iptal ederse bu durumda icra işlemlerini durmaz. Çünkü icra işlemleri zaten bitmiştir. Bu halde icranın eski hale iadesi kurumu devreye girecektir.
İcranın Eski Hale İadesi
Alacaklının tahsil etmiş olduğu paranın tekrar borçluya geri verilmesi durumudur. Fakat icranın eski hale iadesi için Yargıtay’ın tek başına hükmü bozmuş olması veya BAM’ın tek başına hükmü iptal etmiş olması yeterli değildir. Bu prosedürün uygulanabilmesi için başkaca şartların varlığına da ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu şartlar sırayla;
1-Hükmün iptal edilmiş veya bozulmuş olmalıdır.
2-Bu bozmaya uyma kararı verilmiş olması gerekir. (Uyma kararı bir ara karardır. Hakimin kişi lehine kazanılmış müktesep bir hak doğmamış olması durumunda bu karardan rücu etmesi mümkündür.)
3-Uymadan sonra verilen karar, ilk karar aleyhine olan tarafın lehine olmalıdır.
4-Bu hüküm de kesinleşmiş olmalıdır.
Yukarıda belirtmiş olduğumuz şartların varlığı halinde icranın eski hale iadesi prosedürü uygulama alanı bulacaktır.
*Bazı hükümlerin kesinleşmeden icrası mümkün değildir.
Örneğin; gayrimenkulün aynına ilişkin davalar, aile ve şahsın hukukuna ilişkin davalar(Nafaka istisnaidir.) kira bedelinin tespiti davaları sonunda oluşan kira farklarının tahsilinin talebi durumlarında da kararın kesinleşmesi gerekir.
ARTI ADALET HUKUK BÜROSU
Av. Didem Terkinli