İKALE SÖZLEŞMESİ GEREĞİ ÖDENEN TAZMİNATTAN GELİR VERGİSİ KESİNTİSİ YAPILMAMALIDIR.
İş hukukunda özellikle son yıllarda, işçi-işveren uyuşmazlıklarının önüne geçilmesi ve taraflar arasında açılabilecek davalara engel olunması için iş sözleşmelerinin taraflarca ortak irade ile sonlandırılması olarak tanımlanabilecek ikale sözleşmeleri, uygulamada sıklıkla yer bulmaktadır.
İkale sözleşmeleri kapsamında işveren tarafından işçiye, kıdem tazminatının yanında işsiz kalacağı dönemde uğrayacağı zararın azaltılması için bir nevi iş güvencesi tazminatı olarak (yargıtay kararları ışığında en az 4 aylık brüt ücreti tutarında) ek bir ödeme yapılmaktadır.
Bilindiği üzere işçiye ödenen kıdem tazminatları, ücret niteliğinde kabul edilmeyerek Gelir Vergisi Kanunu 25. maddede açıkça belirtilmiş olduğu üzere gelir vergisinden muaf tutulmuştur. Ancak ikale sözleşmesi gereği ödenen ve iş güvencesi tazminatı niteliğindeki ek ödemelerin gelir vergisine tabi olup olmadığı yönünde açık bir düzenleme bulunmamakla bu konu uygulamada tartışmalara yol açmıştır.
Bu konudaki mevzuat şöyledir;
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde; ” gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı” olarak belirtilmiş; 2. maddesinde ise gelire giren kazanç ve iratlar “ticari kazançları, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları ve diğer kazanç ve iratlar” olarak sayılmıştır.
Gelir Vergisi Kanununun 61. maddesine göre, ücret ve ücret sayılan ödemeler, “çalışanın işverene bağlılığı ve hizmet karşılığı sağlanan para ve para ile temsil edilebilen ödemeler”dir.
Gelir Vergisi Kanununun 25. maddesinin 1. bendinde; “ölüm, sakatlık hastalık ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat ve yapılan yardımların gelir vergisinden müstesna” olduğu açıklanmıştır.
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 2010 yılında yayınlanmış olan genelge ile ikale sözleşmeleri gereği yapılan ek ödemelerin gelir vergisine tabi olduğu bildirilmiş ve vergi daireleri bu genelgeye uygun olarak uygulama geliştirmiştir. Genelgede özetle ; “…..1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi kapsamında ödenen kıdem tazminatının, çalışanın geçmişte işverene verdiği hizmet karşılığı yıpranmasının bedeli olarak ödenen bir tazminat niteliğinde olduğu düşünüldüğünde, tarafların iş sözleşmesini karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle sona erdirmesi dolayısıyla, çalışana genellikle o işyerindeki çalışma süresi de dikkate alınarak yapılan ödemenin, aynı mahiyette bir kıdem tazminatını içerdiğinin kabulü gerekir. Dolayısıyla, iş akdinin taraflarca karşılıklı olarak anlaşılmak suretiyle sona erdirilmesi dolayısıyla çalışana ödenmesi öngörülen tutarın; İş akdinin 1475 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi uyarınca fesh edilmesi halinde aynı çalışanın hak edeceği kıdem tazminatına tekabül eden kısmının Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 7 nci bendi uyarınca kıdem tazminatı olarak dikkate alınması ve bu çerçevede söz konusu tutarın gelir vergisinden istisna edilmesi, bu tutarı aşan kısmının ise hangi ad altında ödenmiş olursa olsun gelir vergisine tabi tutulması gerekmektedir.” denmiştir.
Ancak bu genelgeye uygun olarak yapılan işlemleri ikale sözleşmesinin tarafı olan işçiler, vergi daireleri nezdinde itiraz konusu yapmış ve konu yargıya taşınmıştır. Danıştay 4. Dairesi 2016 yılının sonunda vermiş olduğu ve bu konudaki diğer davalar için de emsal niteliğindeki kararı ile bu sorunu işçi lehine çözümlemiştir. T.C. DANIŞTAY 4. DAİRE E. 2014/3676 K. 2016/4376 T. 13.12.2016 sayılı kararıyla ikale sözleşmesi gereği yapılan ek ödemelerin ücret niteliğini taşımadığı gerekçesiyle gelir vergisine tabi olmadığına karar verilmiştir. Anılan kararda özetle “….Davacının iş akdinin işverenle aralarında düzenlenen protokol ile sona erdirilmesi sebebiyle iş güvencesi tazminatı adı altında ödenen tutar üzerinden kesilen gelir vergisinin iadesi istemiyle yapılan şikayet başvurusunun zımnen reddine dair işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır. İstanbul 5. Vergi Mahkemesi’nin kararıyla; 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61. maddesine göre, ücret ve ücret sayılan ödemelerin çalışanın işverene bağlılığı ve hizmet karşılığı sağlanan para ve para ile temsil edilebilen ödemeler olduğu ve ancak ücret veya ücret niteliği taşıyan ödemelerden tevkifat yapılacağı, davaya konu kesintinin ait olduğu tazminat, davacının çalıştığı şirketin işçi azaltma yoluna gitmesi sonucu iş akdinin fesh edilmesi sebebiyle yasal bir zorunluluk olmaksızın davacıya işsiz kalması sebebiyle yardım amaçlı yapılan bir ödeme olduğundan ücret sayılan ödemelerin ortak özelliğini taşıdığından bahsedilemeyeceğinden, yapılan kesintide açık bir vergilendirme hatası olduğundan tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Temyizen incelenen karar, usul ve hukuka uygun olup, onanmıştır…..”
Anılan Danıştay kararından sonra vergi dairelerinin ikale sözleşmesi gereği yapılan ek ödemelerden gelir vergisi kesintisi yapmaması gerekmektedir. işleminde açık bir vergilendirme hatası olduğu değerlendirilerek vergi dairelerinin bu uygulamadan vazgeçmeleri gerekmektedir. Ancak anılan gelir vergisi kesintisinin yapılması veya geçmişte yapılmış olması halinde, bu uygulama nedeniyle zarar gören kişiler ise 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde hatalı vergilendirme işleminin düzeltilmesi için ilgili vergi dairelerine başvurarak, haksız olarak tahsil edilen gelir vergisinin iadesi için idari süreci başlatma hakkına sahiplerdir. Başvuruya rağmen süresi içinde vergi dairesi tarafından düzeltmenin yapılmaması halinde mağdur mükellef bu kez işlem hakkında Maliye Bakanlığı’na şikayet yoluna başvurmalıdır. Bu başvurunun da süresi içinde sonuçsuz kalması halinde Vergi Dairesinde dava açma yolu açılmış olacaktır.
Vergi hukukunda başvuru ve dava açma süreleri kesin kurallarla belirlenmiş olup bu sürelere uyulmaması ne yazık ki hak kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle bu başvurular yapılırken Vergi Usul Kanunu ve İdari Yargılama Usulü Kanunlarının başucu kitabı yapılmasını önemle belirtiriz.
Artı Adalet Hukuk Bürosu
Av. Özgün Aksoy