BANKA – MÜŞTERİ SAVAŞI KAZANAN MÜŞTERİ

Son zamanlarda tüm iletişim organlarında yerini bulduğu üzere; önemli banka – müşteri savaşlarından birini daha müşteri kazandı. Bankaların “mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine dair faiz oranı, ücret ve komisyonlarının belirlenmesi” konusunda uyumlu eylem, anlaşma içinde oldukları Rekabet Kurulu tarafından tespit edilmiştir. Bu tespit ve devamında verilen mahkeme kararı sonucunda, müşteriler tarafından Bankalar aleyhine tazminat davaları açılmaya başlanmıştır.

Olayların başlangıcı, Akbank T.A.Ş., Denizbank A.Ş, Finans Bank A.Ş., HSBC Bank A.Ş., ING Bank A.Ş., Türk Ekonomi Bankası A.Ş., Türkiye Garanti Bankası A.Ş., Türkiye Halk Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş., Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., T.C. Ziraat Bankası A.Ş., Garanti Ödeme Sistemleri A.Ş., Garanti Konut Finansmanı Danışmanlık A.Ş.’nin mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine ilişkin faiz oranı, ücret ve komisyonlarını birlikte belirlenmesi konusunda 21.08.2007-22.09.2011 tarihleri arasında anlaşma ve/veya uyumlu eylem içerisinde bulundukları ve bu suretle 4054 sayılı Kanun’u ihlal ettikleri iddiası ile Rekabet Kurumu’na yapılan 2011 tarihli şikayetler sonucunda Rekabet Kurumu tarafından açılan soruşturmadır.

Yapılan soruşturma kapsamında Rekabet Kurumu’na Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun uyarınca verilen yetkiler kapsamında adı sayılı bankalarda yerinde incelemeler yapılmış ve aşağıda genel hatlarıyla yer verdiğimiz bilgi ve belgeler dayanak gösterilerek bankaların uyumlu eylem içerisinde oldukları tespit edilmiştir.

Söz konusu tespite dayanak olan temel belgeler;

  • Bankaların kendi iç yazışmalarında “ diğer bankalar ile yapılan centilmenlik anlaşması, bu tarz tekliflerde bulunulduğu” ibarelerinin yer alması,
  • Diğer bankaların birkaç gün içinde açıklayacakları faiz oranlarının bilgisine sahip olunması ve üst düzey yazışmalarda yer verilmesi,
  • Bankaların üst düzey yöneticilerinin bir araya gelmiş olduklarına dair yazışmalar,
  • Kredilerin satış yöntemleri ile ilgili bankalar arası alınan kararların varlığı,
  • “Diğer bankalar ile iletişim halinde olunduğu” ibarelerinin yer aldığı mailer,
  • Banka üst düzey yöneticilerinin kendi aralarında yaptıkları mail yazışmalarında krediler, toplam komisyon, kar gibi konularda karşılaştırma yapmak üzere yemekli buluşmalar ayarlanması,
  • Kamu bankalarının arasında centilmenlik anlaşmasının varlığına dair mail yazışmaları,
  • Bankların karşılıklı olarak belirli konularda fedakarlıkta bulunarak birbirlerini desteklerine dair yazışmalar,

Olarak sayılabilir.

Rekabet Kurumu’nun tespitleri karşısında ise Banka temsilcileri tarafından yapılan savunmaların temeli,

  • Bankalar arasındaki iletişim bir uzlaşma değil bilgi paylaşımı olduğu,
  • Bankalar arası bilgi alışverişinin yasal düzenlemeler çerçevesinde düzenleyici kurumlar tarafından sağlandığı,
  • Bankaların faaliyet gösterdikleri piyasanın özellikleri ve yapılan ı̇şin gereği nedeniyle rekabet bilgisi toplamak ve ı̇stihbarat yapmak zorunda olduğu, ancak bankalar tarafından faiz oranları ve ücretler belirlenirken rakip bilgilerinin yanında pek çok parametreyi de dikkate aldıkları,
  • Sektörde çok farklı hizmet alanlarının olduğu, oligopolistik bir yapının bulunduğu, dolayısıyla bu sektörde rekabeti kısıtlayıcı bir anlaşma veya uyumlu eylem ı̇çinde olmanın oldukça zor olduğu yönlerinde toplanmıştır.

Rekabet Kurumu tarafından temel olarak aşağıdaki nedenlerle savunmalar geçerli bulunmamış ve tespit edilen uyumlu eylemi meşrulaştırdığı sonucuna varılmamıştır.

  • Yapılacak bilgi değişimleri için taraflar arasında bir gizlilik sözleşmesi yapılması ve bilgi değişiminin mevzuatta belirtilen amaçlar ile sınırlı kalması gerekmektedir. Dolayısıyla bankaların bu hükme göre bilgi paylaştıklarını iddia etmeleri durumunda aralarında akdettikleri “gizlilik sözleşmesi”nin Kurumumuza gönderilmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde bir belge Rekabet Kurumuna sunulmamıştır.
  • Gerek faiz oranlarının gerekse işlem ücretlerinin ve komisyonlarının belirlenmesinde rakiplerle ortak hareket etmenin ve/veya rakipler ile henüz kamuya duyurulmayan stratejik bilgilerin paylaşılması, rekabet bilgisi toplamak ve ı̇stihbarat yapmak kapsamda yer almamaktadır.
  • Bankalarda elde edilen ve rekabeti kısıtlayıcı olduğu açık olan çok sayıda belge bulunmaktadır. Dolayısıyla bu belgeler ortada iken mevcut durumun oligopolistik yapı ile açıklanması mümkün görülmemektedir.

İlgili tespitler sonucunca Rekabet Kurumu, Kanun’un ilgili maddesi uyarınca nihai karardan bir yıl önceki yıl sonu olan 2011 mali yılı sonunda oluşan ve Kurul tarafından belirlenen yıllık gayri safi gelirlerinin takdiren,

  1. a) %1,5 oranında olmak üzere;

–  Akbank T.A.Ş.’ye 172.165.155,00 TL

–  Türkiye Garanti Bankası A.Ş. ve Garanti Ödeme Sistemleri A.Ş. ile Garanti Konut Finansmanı Danışmanlık A.Ş.’den oluşan ekonomik bütünlüğe 213.384.545,76 TL

–  Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.’ye 149.961.870,00 TL

idari para cezası verilmesine,

  1. b) %1 oranında olmak üzere;

– Türkiye İş Bankası A.Ş.’ye 146.656.400,00 TL
– Finans Bank A.Ş.’ye 54.021.410,00 TL,
– Türkiye Halk Bankası A.Ş.’ye 89.691.370.00 TL,
– Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.’ya 82.172.910,00 TL,
– Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş.’ye

idari para cezası verilmesine

  1. c) % 0,6 oranında olmak üzere;

– Denizbank A.Ş.’ye 23.055.396,00 TL,

– HSBC Bank A.Ş.’ye 148.231.490,00 TL

– ING Bank A.Ş.’ye 12.072.792,00 TL

idari para cezası verilmesine

  1. d) % 0,3 oranında olmak üzere;

– Türk Ekonomi Bankası A.Ş.’ye 10.668.726,00 TL,

idari para cezası verilmesine karar verilmiştir.

Söz konusu karara yargı mercilerinde itiraz edilmiş olup, idare mahkemesi tarafından kararın hukuka uygun olduğu yönünde karar verilmiş ve bu karar Danıştay tarafından da onanmıştır. Dosya şu an karar düzeltme aşamasında olup, kararın kesinleşmesi için Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilecek karar beklenmektedir.

Karar kesinleşmemiş olmakla birlikte, bankaların faiz oranlarında uyumlu eylemleri ile rekabete aykırı davrandıkları Kurum raporu ile tespit edilmiş olmakla 21.08.2007-22.09.2011 tarihleri arasında adı sayılı bankalardan kredi kullanan müşterilerin, rekabete aykırı eylem nedeniyle uğradıkları zararın tahsili için dava açmalarının önü açılmıştır.

Söz konusu davalar, tüketiciler tarafından Tüketici Mahkemelerinde, tacirler tarafından ise Ticaret Mahkemelerinde ikame edilmeye başlanmıştır. Özellikle Tüketici Mahkemeleri nezdinde ciddi bir dava yığılması söz konusu olup, Tüketici Mahkemeleri’nde adeta olağanüstü hal durumu söz konusudur.

 

Açılan ilk davalardan biri İstanbul 12. Tüketici Mahkemesi nezdinde görülmüş olup, söz konusu karar, bundan sonra açılacak dava ve verilecek kararlara ışık tutar niteliktedir.

Mahkeme, kendisine yapılan itirazlara rağmen Rekabet Kurumu’nun kararı aleyhine açılan davaların kesinleşmesini beklemeksizin, Rekabet Kurumu kararında yer alan tespit ve deliller sonucunda rekabete aykırı eylemin varlığının sabit olduğu yönünde karar vermiş ve bu eylem sonucunda zarara uğrayan birey ve tüzel kişilerin niceliğini göz önünde tutarak “gecikmiş adalet adalet değildir.” Kavramından hareketle davacı lehine hüküm tesis etmiştir.

 

Kararda, davacı lehine hükmedilecek zararın tespitinde şu hususlar göz önünde bulundurulmuştur.

 

Rekabet Kurulu kararında, Bankaların rekabeti ihlal eden uyumlu eylemler neticesinde konut kredisi, ihtiyaç kredisi ve taşıt kredisi türlerinde hangi oranlarda fayda elde ettikleri belirtilmiştir. Örneğin, konut kredisinde 2008 yılının 10. Ayında Garanti Bankası tüm vade türlerinde %12 oranında, Akbank %10 oranında, İş Bankası %15 oranında, YKB %15 oranında, Finansbank %15 oranında faiz artışı yapmışlardır.

 

Davacının uğradığı zararın tespiti için Rekabet Kurumu tarafından yapılan tespitler baz alınmış ve Mahkeme tarafından öncelikle davacının fazladan ödediği faiz tutarı hesaplanmış, daha sonra da ödemelerin yapıldığı tarihten dava tarihine kadar olan dönem için faiz hesabı yapılmıştır.  Böylece müşteri tarafından fazladan ödenen faiz (=zarar) üzerinden hesaplanan faiz zarara eklenmiştir. Müşterinin uğradığı zarar ve buna işleyen faiz bu şekilde hesaplandıktan sonra ise Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 58. Maddesi uyarınca tazminat hesabına geçilmiştir.

 

  1. madde uyarınca; “… Ortaya çıkan zarar, tarafların anlaşması ya da kararları veya ağır ihmallerinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hakim, zarar görenlerin talebi üzerine uğranılan zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan karların 3 katı oranında tazminata hükmedilebilir.”

Söz konusu karar, zarar tazmini talebinde bulanacaklar için aydınlatıcı olmakla birlikte 58. Maddenin uygulanması bakımından dikkat çekici bir hüküm de içermektedir. Yukarıda yer verilmiş olduğu üzere, rekabete aykırı eyleme karışan taraflardan talep edilecek tazminat, uğranılan zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan karların 3 katı oranında belirlenmiştir. Ancak mahkeme, kanunun açık lafzından uzaklaşarak tazminat oranını 3 kat yerine 1 kat olarak belirlemiştir. Rekabete aykırı eyleme karışan tarafların bu eylemlerinin ilk olması ve rekabet hukukunun doğum yeri olan Amerika’daki uygulama, bu kararın gerekçesi olarak gösterilmiştir.

Söz konusu mahkeme kararının ve özellikle bu uygulamanın üst mahkeme incelemesi sonucunda hukuka uygun bulunup onanacağı mı yoksa bozularak yeni bir hüküm tesisi için geri mi gönderileceği, Rekabet Kurulu tarafından verilen karar aleyhine açılmış ve halen Danıştay incelemesinde olan kararın nihai yargı incelemesinde ne şekilde sonuçlanacağı hukuk camiası, bankalara tazminat davası açan ve açmayı planlayan müşteriler ve elbette bankalar tarafından merakla beklenmektedir.

Ekonomik ilişkilerin ve piyasa aktörlerinin rekabet içinde olması, piyasa ekonomisinin temel taşlarından olmakla rekabete aykırı eylemler, bu eylemlerin sonuçları konusunda daha etkin bilgilendirmelerin yapılması piyasa açısından önemli olmakla birlikte ağır yaptırımlara muhatap olmak istemeyen şirketler açısından oldukça önemlidir.